Özgür Özel: Adaylık kararımı önce aileme sonra başkana anlatacağım.
CHP’de 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından başlayan ‘değişim’ tartışmalarında Genel Başkanlığa aday gösterilen CHP Küme Lideri Özgür Özel, genel başkanlık görevinden istifa edeceği iddialarına ilişkin açıklamalarda bulundu. bu ay salkım yapıp Anadolu çeşidine geçiyoruz.
TBMM’de bir grup gazetecinin sorularını yanıtlayan CHP Küme Lideri Özgür Özel, adaylığa karar verirse bunu Kemal Kılıçdaroğlu ile paylaşacağını belirterek, “O zaman nasıl düşündüğümü anlatacağım, ben başkanın ne düşündüğünü bilmek isteyecektir.”
T24’ten Eray Görgülü’nün haberine göre Özel şunları söyledi:
BEN GENEL LİDER DEĞİL, İLK KÜME LİDERİYİM: Gazeteciler bana milletvekilliği yaptığım gün sordular. Küme başkanlığına aday olduğumu ve aday çıkarsa yarışabileceğimizi açıkça söyledim. Küme başkan yardımcılığı yarışı ise konuşma konusu oldu. Genel lider bu yarışı kaldırdı. O yarış kaldırılıncaya kadar hiçbir rakip yoktu. Bunu hep söyledim. Küme başkanlığı için başka bir aday çıkarsa yarışırız. Rastgele aday yoktu. Burayı kendi özgür irademle tartışmayı iyi niyetli bulmuyorum. 14 Mayıs’a kadar genel başkanlık koltuğuna vekalet ediyordum. 14 Mayıs’tan sonra Genel Liderimiz milletvekili değildir. Küme lideriyim ve Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde genel lider olmayan ilk küme lideriyim. Gerginlik alanı yok, çatışma alanı yok. Üç küme başkan yardımcımız yeni olduğu için küme liderinin deneyiminden faydalanıyoruz. Bunu CHP kümesi de muhataplarımız da söylüyor. Hem MYK hem de başkan ve grup arasındaki uyumu sağlıyoruz. Aramızda hiçbir çatışma, sürtüşme, gerilim yok. Bu görev nedeniyle MYK veya genel lider ile ihtilaf halinde değiliz.
KARAR VERDİĞİM GÜN GENEL BAŞKAN İLE PAYLAŞACAĞIM: Genel liderden bu konuda bana hiçbir şey söylenmedi. Bu yüzden genel liderin böyle bir şey söylemesini beklemiyorum. Küme başkanlığını yürütme şeklimizle ilgili yarattığımız bir sorun veya tartışma yok. Aday olmaya karar verdiğimde bunu önce ailemle sonra da genel başkanla paylaşacağım. Genel liderle paylaşırken, size nasıl düşündüğümü söyleyeceğim, genel liderin ne düşündüğünü bilmek isteyeceğim. Ancak şu an ortamımızda bir gerginlik yok. Bazıları sadece haber yapıyor.
KARAR VERİRSEM ANADOLU ÇEŞİTLERİNİ ÇEKECEĞİM: Yıllardır Anadolu çeşidini atıyorum, bundan sonraki dönemde genel başkanlığa karar verirsem Anadolu çeşidini tayin edeceğim. Bu kararı almazsam doğal olarak Anadolu’ya gideceğim çünkü yerel seçimler yapılıyor. Birileri bilerek istifa edip Anadolu turnesine çıktığı haberini yapıyor. Konuşmam gereken herkesle konuşacağımı söyledim. Konuşurum, konuşurum, konuştuğum herkes bilsin ki onlar CHP’nin evlatlarıdır, arkadaşlarımızdır, yoldaşlarımızdır.
MONTAJI GECİKTİRMEK SAĞLIKLI DEĞİLDİR: Seçmenlerin durumu ve bize bildirdikleri ruh hali dikkate alındığında kongrenin ertelenmesinin parti açısından sağlıklı olmayacağını düşünüyorum. Kimi bunun önemli olmadığını söylüyor, kimi organizasyonda böyle bir havanın olmadığını söylüyor. Örgütün seçmenden kopuk olduğu varsayımı örgüte hakarettir. Bizi sevenlerin söylediklerini duyuyoruz, hepimizin duymaya ihtiyacı var. dikkatle izliyorum
DEĞİŞİM SORUNU KİŞİLERE, DÜZENLEMELERE, PROGRAMLARA İNDİRİLMEMELİDİR: Değişim konusunda kararlı olmak, aynı zamanda sadık olmak da gereklidir. Sadakat sorunuyla ilgili ilk gün takındığım tavırla bugünün ortasında hiçbir fark yok. Tek kişiye veya kişilere indirgenmemelidir. Sadece genel lider, sadece MYK tartışılarak, bazı misyon değişiklikleri öne sürülerek yapılmamalıdır. Ayrıca bu sorun sadece tüzüğe indirgenmemelidir. Program sorununa daha kapsamlı bakmak gerekir. İçinde bulunduğumuz siyasi konjonktür ve çağın gereklerini görmek gerekiyor. Duruş ve ihtiyaçların daha net dile getirildiği bir programa ihtiyaç var. Partinin tarihini, köklerini ve sorumluluklarını inkar etmeyen, ancak yeni nesil seçmenle sağlıklı ve etkin iletişim kurabilen metinlere ihtiyacımız var. Mevcut metinleri basitleştirmek yerine daha etkileşimlidir; Kadına, gençliğe, parti dışı siyasete seslenen ama kendini doğru tanımlayan bir programa ihtiyaç var. Değişim sorununun kişilere, tüzüklere, programlara indirgenmesi yerine, hepsini kapsayacak büyük bir anlayış ve süreç olarak tanımlandığını doğru buluyorum. O zaman ‘genel lidere haksızlık mı yapılıyor’, ‘cumhurbaşkanı eski meslektaşlarına haksızlık mı yapıyor’, ‘tüzük değişikliğiyle bunlar mı olur’ gibi eleştirileri alt edebilecek, aşabilecek bir sorun tanımlıyoruz o zaman. ?